ELBET BİR
GÜN
Yetmişine
merdiven dayamış bir ömür geçti geçecek,
Yeşilden sarıya
yol aldı yapraklar, döküldü dökülecek.
Kimi kara ruhlar
sevinçten çıldıracak olsa bile,
Umarım, dostların
gönlünde gölgemden bir iz kalacak.
BABAM
Yufka yürekliydi,
ama cesur.
Balıkçıydı hayat
boyu,
yani sabırlı.
Ama kızınca da
müthiş kükrerdi.
Bir de bizi çok
severdi.
Sevgisi sözsüz,
hemdert,
İçinde dert,
dert, dert …
/Nisan 1984,
Kırcaali/
BİR ÖMÜR
BOYU
Öyle bir şey yap
ki diyorsun
İnandır beni
aşkına
Mesela
Yıldızları indir
koy aramıza
Avuç avuç alıp
Atalım koynumuza
İki ışık olalım
Sevgi saçalım
etrafımıza
Ya da diyorsun
İndir bana ayı
Koşa oynaya
götürelim
En karanlık
yüreklere
Aşkımızın simgesi
deyip bağış edelim
Evet
Belki harika
olurdu
Ama
Yıldızlar ve ay
ne benim ne de senin
Yazık olmaz mı
sonunda
Gökyüzüne bakıp
hayal eden
Bizim gibi
aşıklara
Gel
Bir öpücük
kondurayım yanağının alına
Gönlümden selam
olsun o alev dudağına
Sadık baba
Vefakar anadan da
öte
Aşk ateşi
sönmeyen
Sadık vefakar ve
samimi
Dost olayım
Bir ömür boyu
sana
/Mayıs 1973,
Kırcaali/
GEL
Yıldızların
gözleri yaş gibi geliyor bana.
Ağlamışlar
sanarsın ayrılığımızdan bu yana.
Ayla aramızda
tuhaf bir duman sarmış etrafı.
Tıpkı seni
götüren kara tirenin dumanı.
Gel ve sil
yıldızların gözyaşlarını.
Dağıt aya bürünen
simsiyah dumanı.
Sil ki, göreyim
yıldızlarda gözlerini.
Dağıt ki,
seyredeyim ayda yüzünü.
/ Temmuz
1977, Berlin/
|